21 Mayıs 2009 Perşembe

Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkisi




Araştırmacılara göre televizyon çocukların fiziksel gelişimlerini etkiliyor. Düşünme, konuşma becerileri, okuma alışkanlıkları, kimlik duyguları, davranışları ve hayal güçleri üzerinde önemli bir etkiye sahip. Çeşitli araştırmaların sonuçlarına göre, televizyon seyretme eyleminin kendisi dahi, çocuk beyni üzerinde televizyonda gösterilen şeylerden daha zararlı olabiliyor.
Bağımsız Eğitimciler Sendikası AR-GE kurulu uzmanlarınca hazırlanan rapora göre televizyon karşısında aşırı miktarda kalan (günlük 1-2 saatin üzerinde) çocukların sosyal aktivitelerinde, arkadaş ilişkilerinde, ders başarısında, sportif faaliyetlerinde, zihinsel ve duygusal gelişiminde sorunlar yaşanıyor.
Peki, televizyon çocuk beynine ve çocuğun öğrenme yetilerine nasıl zarar verir? Anne babalar bu konuda neler yapabilir? Bu bölümde bu konuları irdelemeye çalışacağız.
Amerikan Pediatri Akademisi’nin, sosyal, duygusal ve zihinsel yeteneklerini olumsuz etkilediği için 2 yaş altındaki çocuklara asla televizyon izlettirilmemesi uyarısında bulunduğunu da hatırlatalım! Amerikan Pediatri Akademisi uzmanları, çocuk gelişiminin en kritik dönemi olan ilk yaşlarda televizyona maruz kalırlarsa dikkat problemleri olabileceğini söylüyorlar. Bebekler ilk iki senede beyin gelişiminin önemli bir evresindedirler; televizyondaki görüntülerle değil insan ilişkileriyle büyütülmelidirler.
Gelin, televizyonun çocuklarımızı nasıl etkilediğine biraz daha yakından bakalım.





Televizyonun çocuk beynine etkisi
Çocuk beyni plastik kalıp gibidir; etrafında gördükleriyle, yaşadıklarıyla şekillenir. 11 yaşına kadar yabancı dilleri aksansız olarak konuşabilirler. Zincirlenmiş, kapalı yerlerde senelerce tutulmuş çocuklar ise, bütün ömürleri boyunca konuşmayı öğrenemezler. Küçük yaşta dil öğrenebilecekleri zamanda bu çocuklar için tren kaçmıştır. Benzer bir şekilde, biz yetişkinler de, yabancı dil öğrensek bile aksansız konuşmayı beceremeyiz. Psikologlar bu tür kısıtlı öğrenme dönemlerine “gelişimin kritik evreleri” derler.
Chicago Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre, çocukların hayatındaki ilk üç sene, beyindeki çeşitli bölümlerin birbiriyle bağlantı kurması açısından çok önemli bir dönem.
Doğumdan beş yaşına kadar olan dönemde kaybedilen zamanın daha sonra hayatta telafisi yok. Beyin gelişimindeki belirli safhalar sadece belirli yaşlarda gerçekleşir. Bu dönemlerden herhangi birinde gerekli uyaranları alamayan çocuk bir ömür boyu bunun eksikliğini çekebilir.
Bilim adamlarına göre, çocukların hayatı boyunca kullanacağı çeşitli becerileri geliştirmeleri için en uygun dönem, beyindeki bu bağlantıların gerçekleştiği dönemdir.



Beyin hücreleri nasıl etkilenir?
Bebeklerin doğumundan itibaren beyinlerindeki sinir hücreleri sinaps adı verilen küçücük boşluklarla birbirlerine bağlanır ve beynin çeşitli fonksiyonlarını yerine getiren kümeler oluştururlar. Yaşamın ilk iki senesinde trilyonlarca sinaps oluşturulur.
Beynin bazı bölümleri (mesela görsel korteks) hayatın ilk senesinde yoğun olarak gelişmektedir. Gelişim için bebeğin insanlar, nesnelerle çevrili olması ve hareket etmesi yeterlidir.
Seslerle ilgili olan işitsel korteks doğumdan sonra yeni bağlantılarla gelişir. Bu yoğun gelişme dönemi genellikle 12 yaşına kadar devam eder. Çoğu uzman, müzik ve yabancı dil öğretimi için en uygun dönemin bu yaşlar olduğuna inanmaktadır.
Düşünme ve motivasyonla ilişkilendirilen prefrontal korteks ise doğumdan hemen sonra büyük bir gelişim gösterir. Tam olarak gelişmesi ergenlik çağının ilk dönemlerine kadar uzanır. Matematik gibi konuları öğrenmek için bu yaşlar uygundur.
Doğumdan itibaren gerçekleşen bu sinapslar, beyne kazandığı tecrübelerle çalışmayı öğretmektedir.
Ses, dokunma, görüntü, koku veya tat duyuları ile faal hale getirilmeyen sinapslar ihraç edilir. Sinaps adı verilen bu bağlantıların neredeyse yarısı nöral ağlara dahil edilmediği için budanıp atılmaktadır.
“Gelişen İnsan Beyni Üzerinde Televizyonun Etkisi” adlı kitabın yazarı Keith Buzzell’a göre, altı-yedi yaşlarında bir çocuğun beynindeki sinir hücreleri milyonlarca bağlantı yapabilecek bir kapasiteye sahiptir. Bu gelişim potansiyeli, çocuk on-on bir yaşlarına geldiğinde sona erer ve çocuk bu bağlantıların yüzde 80’ini kaybeder. Eğer o yaşlara kadar çocukta bu sinir hücreleri arası bağlantılar geliştirilmemiş ise, artık geliştirilemez. Kullanılmayan kapasiteler kaybedilmiş olur. Sonrasında beyinde üretilen bir enzim, kötü bağlantıları tamamen eritip yok eder.
Sinir bağlantılarının gelişmesi tamamen sağlıklı bir şekilde uyarılmalarına bağlıdır. Meselâ bir bebek yerde duran bir topu eline almaya çalışırken, onu dişlemeye çalışırken, atarken, hatta o toptan çıkan ses ya da kokuyu algılamaya çalışırken beynindeki sinir hücreleri kendi aralarında bağlantı kurarlar. Çocuk televizyon izlediğinde ise çok yönlü sinirsel uyarılmadan mahrum kalır. İşte bu nedenle, kendisiyle konuşulmayan, dokunulmayan ya da oynanmayan çocuğun beyin hacmi, normal çocuklara göre yüzde 20-30 oranında daha küçük kalır.
Tüm bu gelişme sürecinde bebeğin çevresi ve yaşam koşulları önemli rol oynamaktadır. Evdeki sıcak ilişkiler ve mutlu ortam beyin gelişiminde olumlu, bunun tersi olarak gergin ortam ise olumsuz bir rol oynayacaktır.



Oyun: Beyin gelişimi için en güzel araç
Çocuğun beyin gelişiminde bütün potansiyeline ulaşması için uygun zihinsel dürtüleri alması çok önemlidir. Fakat ebeveynler çocuğun hangi yaşta, hangi bilgileri öğrenebileceğini idrak etmeli ve çocuğu hazır olmadıkları bilgiye maruz bırakmamalıdırlar – özellikle de televizyona...
En uygun dürtülerden biri de, doğumdan itibaren bebekle konuşmak ve ona kitap okumaktır. Beyin gelişiminde oyunların da büyük katkısı vardır. Televizyon seyretmek çocuğun oyun zamanından da çalmaktadır. Çocukların sağlıklı beyin gelişimi için sinir ağlarının gelişimi çok önemlidir. Televizyon, sinir ağlarını geliştirmeye yarayan yaratıcı oyun oynama kabiliyetini de öldürmektedir.
Bu nedenle, kısıtlı oyun tecrübesine sahip çocuklarda geri dönüşümü olmayan gelişim bozuklukları görülebilir. Oyun çocuğun bedensel, duygusal, sosyal, zihinsel ve dil gelişiminde önemli rol oynar. Oyun oynayan çocuk,
• Düşünmeyi ve kendi başına karar vermeyi öğrenir.
• Sorumluluk almayı, işbirliği yapmayı ve paylaşmayı öğrenir.
• Hayal gücünü, becerilerini ve yaratıcılığını geliştirir.
• Dikkatini bir noktaya toplamayı ve becerilerini organize etmeyi öğrenir.
• Kendini tanımayı öğrenir.
• En güçlü ve doğal dürtülerinden biri olan, saldırganlık dürtüsünü boşaltma olanağı bulur.
• Değişik sosyal rolleri deneme, duygularını dışa vurma olanağını bulur ve başka nesneler ya da insanlarla ilişkilerini inceler.
• Kas gelişimini hızlandırır ve güçlendirir.
• Çevresini araştırma, objeleri tanıma ve problem çözme imkanı sağlar.
• Kendisini ifade etmeyi, sözlü olarak ifade edilenleri anlamayı öğrenir, yeni sözcükler kazanır.
• Toplu yaşam için gerekli olan kuralları öğrenir.
Daha geç ve daha zor konuşma
Televizyon seyreden çocukların kendilerini ifade etmekte zorlandıkları; dil gelişimi ve iletişim kurma açısından yaşıtlarının gerisinde kaldıkları bilinmektedir.
Çocukların konuşma gelişimi üzerine uzmanlaşmış Amerikalı Dr. Sally Ward, yaptığı 10 yıllık bir çalışma sonucunda 1-5 yaş aralığındaki çocukların geç konuşmasında, televizyonun “çok önemli bir etken” olduğunu gördü. Çalışmaya göre televizyondan gelen gürültü çocukların konuşma becerilerini öğrenmesini durduruyor. Ward’ın çalışmasında 8 aylık bebekler ne isimlerini ayırd edebiliyor, ne de çok basit kelimeleri tanıyabiliyorlardı. 3 yaşına geldiklerinde 2 yaşındaki çocukların dil yeteneğine sahiptiler.
Dr. Ward’a göre, üç yaşındayken yaşıtlarına oranla standardın altında konuşma becerisi kazanmış olan çocuk, hayatı boyunca zorluk çekebiliyor: “Eğitim hayatları boyunca zorluk çekiyorlar. Yaşıtlarına oranla daha kötü bir dil becerisiyle okula başlıyorlar ve bu bütün eğitimlerini etkiliyor.”
Çocuklar televizyonda yeni kelimeler duyarlar ama bu, onlarla birebir konuşmanın göstereceği etkiyi göstermez. Çok az çocuk sadece televizyon seyrederek veya sadece yaşı ilerledikçe konuşmasını geliştirir.
Çocuklar televizyon seyrediyorlarsa, zamanlarını konuşarak geçirmiyorlar demektir. Çocuklar genellikle konuşmaya tek kelime söyleyerek başlarlar. Kelimeleri kısa cümleler ve cümle kümeleri takip eder.
Vaktini televizyon seyrederek geçiren çocuk konuşması için gereken zamanı kaybetmiş olur. Devamlı konuşan çocuğa oranla, açık seçik ve akıcı konuşmakta güçlük çekebilir; tam cümleleri kurmakta zorlanabilir.
Bir çocukla doğrudan konuşmak veya ona kitap okumak konuşma becerilerinin gelişmesine yardım eder.
Televizyon düşünmeye fırsat bırakmıyor
Düşünmenin en önemli parçalarından biri insanın bildikleriyle sonuca gitmesi ve yeni bir duruma uyarlayabilmesidir. Okulda bu tür becerilere ihtiyaç duyulur ama televizyon başında duyulmaz.
Çok hareketli bir çocuk dahi televizyon başında hareketsiz kalacaktır. Hem vücudu, hem de zihni edilgen bir konumdadır. Çocuk televizyon seyrederken düşünmesine fırsat kalmaz.
Düşünmeyen çocuk öğrenemez. Öğrenmeyen çocuk eğitim hayatında başarılı olamaz.
“Televizyonla Büyümek – Growing up on Television” isimli kitabında Kate Moody televizyonun düşünceleri nasıl öldürdüğünü anlatıyor: “Televizyonda gösterilen resimler her 5 veya 6 saniyede bir kamera açısının değişmesi veya yeni bir sahneye geçilmesiyle farklılaşır. Bir araştırmacı buna “dakika başına maruz kalınan sarsıntı” demektedir. Bu zaman daraldıkça düşüncenin devamlılığını feda eden beyin değişime koşullanır.”
Televizyon seyrederken iletişim televizyondan çocuğa doğru gerçekleşir. Bu tek yönlü iletişimde çocuk televizyona soru soramaz, karşı çıkamaz, anlamadıklarının açıklamasını isteyemez.
Dikkat bozukluğu
Seattle’daki Çocuk Hastanesi ve Bölge Tıp Merkezi’nin yürüttüğü bir araştırma televizyonun endişe verici bir boyutunu daha gözler önüne serdi. 1-3 yaşları arasındaki iki grup çocuk üzerinde yapılan araştırmanın sonuçları, televizyonun çocukları aşırı şekilde uyardığını ve gelişmekte olan beyinlerini sürekli olarak yeniden şekillendirdiğini ortaya çıkardı.
ABD hükümetinin desteklediği araştırmaya bin 345 çocuk katılırken, ailelere de çocukların televizyon izleme alışkanlıkları ve 7 yaşına geldiklerinde dikkat bozukluğu yaşayıp yaşamadıklarına dair sorular soruldu. Sürekli televizyon izleyen çocukların konsantrasyon zorluğu çektiği, durmaksızın ve düşünmeden hareket ettiği ve çabucak kafalarının karıştığı belirtildi.
Araştırma sonuçlarına göre, ABD’de 1 yaşındaki çocukların yüzde 36’sı hiç televizyon izlemiyor. Günde bir ya da iki saat televizyon izleyen yüzde 37 civarındaki çocuğun yüzde 10 ya da 20’sinde dikkat sorunu yaşama riskinin yüksek olduğu ifade ediliyor. Günde üç ya da dört saat televizyon izleyen yüzde 14’lük kesimin ise hiç televizyon izlemeyen çocuklara göre dikkat bozukluğu riskinin yüzde 30-40 oranında arttığı kaydediliyor.
ABD Ulusal Zihin Sağlığı Enstitüsü’nün yaptığı bir araştırmaya göre aşırı televizyon seyretmek odaklanmayı değil de, nesneleri gözden geçirip bir sonrakine geçen beyin sistemlerini geliştiriyor.
Çocukların odaklanma ve dikkatlerinin kısa sürelere çekilmesinden televizyon programlarının ve filmlerinin akış hızı sorumlu. Çocuklar bazı görüntüleri 3 saniye, bazılarını 7 saniye, bazılarını ise 5 saniye seyrediyorlar. Televizyonda kayıp giden görüntüler çok hızlı geçtiği için çocuğun dikkati de dağılıyor.
Televizyonun devamlı değişen görüntüler ve seslerle vahşi bir hızla akıp gitmesi bazı çocukların sinir sistemlerini baskılar. Görüntülerin birdenbire yakınlaşıp uzaklaşması, renk patlamaları, birdenbire duyulan yüksek sesli gürültüler çocuğu beynini bağımsız bir şekilde kullanma yeteneğinden mahzun bırakır. Oysa bu yetenek sosyal ilişkiler, oyunlar, hobiler veya sadece etrafta gezinmeyle gelişebilir.
Zihinsel odaklanma ve konsantrasyonu güçlendirmek çocukken geliştirilen bir süreçtir. Çocuklarımızın konsantrasyon süreleri onların zihinlerini çalıştıracak eylemlerle gelişir.
Uyku problemleri
Dikkat dağınıklığına sebep olmasının yanı sıra, televizyon çocuklarda uyuma problemlerine neden olarak konsantrasyonlarının daha da bozulmasına sebep olabilir.
ABD Hasbro Çocuk Hastanesi’nin pediatrik uyku bozuklukları kliniğinde yapılan bir araştırmaya göre çok televizyon seyreden çocuklar daha geç saatte yatıyor, uyumakta güçlük çekiyor veya uyurken daha fazla uyanıyorlar.
Uykusuzluk çocuğunuzun okulda dikkatini etkiler. Ev ödevlerini tamamlamasına engel olabilir. Bütün bunlar da çocuğunuzun notlarını ve eğitim hayatını değiştirebilecek öğelerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder